Page 138 - Sehrimiz_Yalova
P. 138

Küçük oğlan az gitmiş, uz gitmiş. Dere tepe düz gitmiş. Vara vara varmış, bir çayın başına.
          Bir ağaç altı bulup oturmuş. Elini yüzünü yıkamış. Ekmeğinden bir lokma yemiş, açmış kitabını
          okumağa başlamış. Çevrede kuşlar ötüyor, suyun sesi şakıyormuş. Bu ortamı çok sevmiş.
          Küçük  oğlan  burada  yaşamaya  karar  vermiş.  Ağacın  ilerisine  odundan  bir  evcik  yapmış
          orada yaşamağa başlamış. Ağaçlardan meyveler topluyor, sonra gelip oturuyor ve kitaplarına
          dalıyormuş. Bir gün oradan bir kervan geçmiş. Kervanın yanına gelişini bile duymamış. Bir ara
          başını kaldırıp bakınca çevresindeki insanları görüp şaşırmış. Yerinden kalkmış. Şaşkınlıkla:
          “Sizler  kimsiniz,  ne  zaman  geldiniz?”  diye  sormuş.  İçlerinden  biri:  “Kervanımız  buradan

          geçiyordu. Bu çayın kenarına konakladık. Biz de seni merak ederiz. Sen ne ararsın burada,
          kimsin?’’ diye sormuş. Küçük oğlan kimliğini saklamış: “Kendi başıma yoksul bir dervişim.”
          demiş. Biraz  sonra kervandan yaşlı biri gelmiş. Selam vermiş, oğlanın yanına oturmuş. Ona:
          “Çocuğum görürüm ki okursun. Çok mu seversin okumayı?” diye sormuş. Küçük oğlan: “Evet
          çok severim.” Yaşlı adam: “Bize katılmaz mısın?” demiş. Oğlan, ihtiyarın sıcak konuşmasını
          sevmiş.

              Yaşlı adam büyük bir bilgeymiş. Ülkeden ülkeye, saraydan saraya gidiyormuş. Her gittiği

          yerde hastaları sağaltıyor, padişahlara öğütler veriyormuş. Oğlanı birkaç gün sınamış. Onu
          çok sevmiş. Kendine tam aradığı gibi bir yardımcı bulmuş. Oğlan ise her gün yaşlı bilgeden
          yeni şeyler öğreniyor ve ondan yeni bilgiler alıyormuş.

              Yaşlı bilge ile birlikte saraydan saraya, ülkeden ülkeye gitmeğe başlamışlar. Aradan yıllar
          geçmiş. Oğlan büyümüş, yaşlı bilge artık yürüyemez olmuş. Hem bilgeye bakıyor, hem de
          bilgeden  izin  alarak  onu  çağıranların  yardımına  gidiyormuş.  Günlerden  bir  gün  babasının
          ülkesinden iki atlı gelip bilge ile oğlanın kapılarını çalmışlar. Oğlan kapıyı açmış. Atlılar ona:
          “Bilgem,  padişahımız  hasta.  Sizi  uzun  süredir  arıyoruz.  Kervanlarla  dolaştığınızı  söylediler.

          Soruşturduk  yerinizi  ancak  bulduk.  Hemen  gidebilir  miyiz?”  diye  sormuş.  Oğlan  “Gideriz
          gitmesine de... Büyük bilge hasta. Birinin ona bakması gerekli. Zaten kervanlardan ayrıldık.


           136
   133   134   135   136   137   138   139   140   141   142   143