Page 139 - Sehrimiz_Yalova
P. 139

Biraz izin verin. Bilgenin yanında kalacak birini bulayım.” demiş. Oğlan biraz sonra bir kadınla
            gelmiş. Kadın yaşlı bilgenin başında beklemiş. Oğlan ise ata atladığı gibi babasının ülkesine
            gitmiş. Saraya vardığında onu dışarıda karşılamışlar. İçeriye buyur etmişler. Biri içeri girmiş,
            padişaha: “Padişahım, büyük bilgeyi çağırdık. Şimdi sizi görecekler.’’ demiş. Padişah izin vermiş,

            oğlan  içeri  girmiş.  Padişahın  sağlığını  kontrol  edip,  onun  artık  iyileşemeyeceğini  görmüş.
            Padişah da artık öleceğini anlamış. Yatağına uzanmış, bilge denilen kişiye  iyice bakınca onu
            tanımış. Parmağıyla işaret etmiş ve ondan yaklaşmasını istemiş. Oğlan ona doğru yaklaşmış.
            Padişah kulağına yavaşça, “Senin değerini bilemedik. Bağışla beni.’’ demiş. Oğlan ağlamış,
            “Kendini yorma.” demiş. Oğlan bu arada eğilmiş padişahın kulağına, “Benim kim olduğumu
            kimseye sakın söylemeyin. Padişahlık istemiyorum. Yaptığım işle bütün insanların gönlünde

            zaten tahtım var. Bir padişaha bile hükmedebiliyorum. Sakın kim olduğumu söylemeyin. Bu
            da benim sırrım olsun.” demiş. Padişah: “Peki.” demiş. Padişah vezirini çağırmış, “Bu bilgeye
            sahip olun. Onu mutlu etmeden göndermeyin. Ne isterse karşılayın.” demiş.

                Padişah  biraz  sonra  ölmüş.  Padişahın  cenaze  töreninden  sonra  bilge  saraydakilerle
            vedalaşmış sonra bilgenin evine gelmiş. Eve geldiğinde yaşlı bilgenin ölmek üzere olduğunu
            görmüş.  Yaşlı  bilge  ölmeden  önce,  ‘’Seni  çocuğum  gibi  sevdim.  Bütün  bildiklerimi  sana
            öğrettim.  Sen  geldiğin  yere  dön.  Orada  insanlara  daha  çok  yardımın  dokunur  .’’  demiş.
            Bilgenin bu sözleri üzerine oğlan uzun uzun düşünmüş. Onu haklı bulmuş. Yaşlı bilge ölmüş.

            Oğlan kasaba kasaba, kent kent dolaşarak babasının ülkesine varmış. Ağabeyinin padişah
            olduğu saraya onu saygı ile buyur etmişler. Onun gelmesi onuruna bir yemek verilmiş. Bir ara
            anasının çok hasta olduğunu öğrenmiş. Oğlan anasına vardığında anası onu tanımış. Bunu
            herkesin yanında söyleyince saraydakiler de onu tanımışlar. Anasını sağaltmış. Bir daha onu
            saraydan başka yere bırakmamışlar. Sarayın hekimi olmuş. Kardeşi de yıllar önce ona karşı
            söylediği sözler için özür dilemiş. Oğlan herkesi affetmiş. Hatta büyük kardeşi, ‘’Kardeşim,
            bizler senin değerini o günlerde pek bilemedik. Sandık ki her şey kılıçla, okla halledilir. Her
            şeyin  şimdi  silahla  çözülemeyeceğini  anladık...  Padişahlık  istersen  padişah,  altın  istersen
            altın… Dilediğini seçebilirsin.” demiş. Küçük Kardeş, “Benim gözüm eskiden olduğu gibi şimdi

            de padişahlıkta yoktur. Altın, para ise sevmediğim şeyler. Benim işim insanlara yardım etmek,
            onlara sevgiyi öğretmek…” demiş. Ağbeyinin padişah kalmasını ve kendisininde ona yardımcı
            olacağını söylemiş. Böylece hep birlikte mutluluk içinde yaşamışlar.


























                                                                                                         137
   134   135   136   137   138   139   140   141   142   143   144